Balat’tan internetin içine seyahat

Daniel Garcia Andujar, büyük bir dönüşümün yaşandığı 90’ları ‘PostKapital dönem olarak adlandırıyor. FOTOĞRAF: MUHSİN AKGÜN

28/04/2010 02:00

Opal Çağdaş Sanat Mekânı, Katalan sanatçı Daniel Garcia Andujar’ın ‘PostKapital’ sergisiyle Balat’ta açıldı. Tamamı internetten toplanmış 250 bin görüntü, metin, ses ve video’dan oluşan sergiyi, küratör Başak Şenova bir internet sitesi gibi tasarlamış

DİDEM YAZICI (Arşivi)

İSTANBUL - Başak Şenova küratörlüğünde açılan Plato Meslek Yüksek Okuluna bağlı Opal Çağdaş Sanat Mekanının ilk sergisi Daniel Garcia Andujar’ın ‘PostKapital’ adlı çalışması oldu.
‘Postkapital’, sadece gidip izlenerek tüketilebilecek bir sergi değil. İzleyicinin pasif bir tüketici değil, kültürel sürecin aktif bir kullanıcısı olmasından yola çıkarak, etrafımızdaki enformasyon yığınıyla kurduğumuz ilişkiye dair öneriler geliştiriyor. Sergi, birbirine bağlı ‘tag’lerle, konu ve başlıklarla, ekonomi, politika ve şehir üzerine 250 binden fazla ses, video, fotoğraf, yazı gibi ‘belgeyi’ paylaşıma açan bir arşiv sunuyor.
Daniel Garcia Andujar, çalışmaları  Pekin, Stuttgart ve geçtiğimiz Venedik Bienali Katalan Pavyonu gibi birçok yerde sergilenen bir isim.
‘Postkapital’ her ne kadar didaktik, ekonomik bir terimi çağrıştırsa da, aslında sanatçının 90’ların sonundan, 2000’lerin başına kadar olan 10 yıllık süreci yorumlamak için kullandığı bir ‘ara’ dönem. Sanatçının kendi geliştirdiği bu sav, Berlin duvarının yıkılışı ve 11 Eylül saldırısı gibi kolektif hafızada yer etmiş kırılma noktalarını temel alıyor. Andujar’a göre, Berlin duvarı, bir metafor; yıkılıyor ama Dünya’nın birçok yerinde farklı ideolojik duvarlar yeniden inşa ediliyor. Bu süreç içinde ekonomik krizler, savaşlar, ayrımcılık ve sosyal eşitsizlikler devam ediyor. Diğer yandan medya, hayatı yaşama ve algılama biçim ve seçimlerimizi kontrol etmek için baskın ve popülist bir dil kullanarak gerçekliği kurguluyor. Bu görsel gürültü içinde, aldığımız enformasyonu, nasıl bilgiye dönüştürdüğümüz sanatçının en çok önemsediği sorulardan biri. Söz konusu dönemde internetin yaygınlaşması bu soruları daha karmaşık hale getiriyor. Andujar’ın ortaya attığı soru üzerinde düşünmeye değer: ‘Artık müze arşivlerini ziyaret etmiyoruz, enformasyon ile kurulan ilişki tamamiyle farklı. Dijital bir panaromanın, arşivin içinde yaşıyoruz. Bu arşivin içinde nasıl yaşayacağımız kontrol edilmiyor, dolayısıyla seçmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Yüzyıllar önce, kutsal kitapları yorumlamak için, resimler yapılıyordu. Şimdi de büyük bir değişim sürecindeyiz ve aynı soruyu soruyoruz; enformasyonu bilgiye nasıl dönüştürüyoruz ve bu süreci kontrol ediyoruz?’
Sergi, temelde www.postkapital.org sitesinde  yer alan arşivin, görsel, video, bilgisayar ağı ve yerleştirmelerle kurulmasından oluşuyor. Sanatsal strateji, tek tek sergilenen materyallerden çok, arşivin ve fikrin kendisinde ifade buluyor. Başak Şenova, mekan kurgusu ve sergi ilişkisini sorduğumda şu sözlerle yanıt veriyor, “Projenin kalbi olan web sitesi www.postcapital.org ilk başta takip etmesi ve algılaması pek de kolay olmayan bir yapı olarak kullanıcının karşısına çıkıyor. Kullanıcı, web sitesinde kendi yolunu çizip bağlantılar üzerinden ilerledikçe sitenin içeriğini anlamaya ve ulaşmak istediği ‘ağlarla birbirine bağlanan’ veriye ulaşabiliyor. Sanatçıyla birlikte üzerine çalışıp, Opal’de uyguladığımız serginin mekânsal tasarımı bu deneyimi fiziksel bir mekanda tekrarlıyor.  İzleyiciyi ‘kullanıcı’ kabul edip, öncelikle yönlendirme konusunda ona seçenekler sunuyor. Sergi mekânına ilk girildiği zaman kullanıcının karşısına çıkan dev iki koridor bir seçim yapmaya zorluyor; ya koridorlardan biri seçilecek ya da iki koridor da es geçilip, sol taraftaki boşluktan mekâna girilecek. Mekân ancak koridorlar geçildikten sonra tam anlamıyla algılanabiliyor. Mekanda kutucuklar, koridorlar ve bölümler var. Her şey birbirine bölümlerin üzerine kurulduğu bağlamlarla ve bu bağlamlara bağlı etiketlerle bağlanıyor. Asma kat ise kartografi ve arşiv bölümlerine ayrılmış durumda. Kullanıcı burada bilgisayarlarla arşivin tamamına ulaşabiliyor.” Sanat ve tasarım ilişkisi üzerine yoğunlaşacak olan Opal, ilk sergisi ile sergi sunumları ve mekan tasarımına olan vurgusunu gösteriyor.

Ekleme yapmak serbest
Yanyana getirilen ikili görsellerin birbirleriyle kurduğu ironik ve sosyal tabanlı ilişki, izleyicilerin kullanması önerilen eleştirel yorumlama becerisine gönderme yapıyor.  İnterneti, siyasi ve sosyal sistemin bir metaforu olarak ele alan çalışma, yalnızca internetten toplanmış verilerden oluşuyor. Üstelik, isteyenlerin doküman yükleyerek müdahale edebileceği açık bir kaynak olarak işliyor. Başak Şenova,  “Bizim için yaratılmış olan sadece imgeler değil, aynı zamanda ideolojiler ve imgelerin ardındaki gerçeklerdir” dediğinde, bu gerçekliği kolektif ve eleştirel bir biçimde üretmemizin gerekliliğini vurguluyor. Şenova, izleyicinin sadece sergiyi gezerken değil, aynı zamanda online arşivle ilişki kurarken, kendi kararını vermesi, yeni bir başlık ve dosya açabiliyor olması, özünde izleyicinin kullanıcıya dönüşüp, kendi algısını kurmasını ön gören bir yöntem öneriyor: “Bu arşivler, yaşam tarzlarının tekrar tasarlanması, otokontrol işlemleri, tarihin yeniden algılanması, sosyal psikoloji biçimlerinin üretimi, iletişim kanallarının yapılandırılmasıyla günlük algı ve kavrayışımızın çeşitli düzeylerinde işler.”
Sosyo-politik eleştiri üzerine kurulan sergi, didaktik olmanın tersine, sanatçının yorumunu iddiasız biçimde kurgulamasıyla gerçekleşiyor. Sanatsal yaratım ve politik aksiyon arasındaki tehlikeli gördüğü noktaları sorduğumda, Andujar şöyle yanıtlıyor: “Sanat, hayatımızın bir diğer kültürel yönü ve politik bir temsili. Politika, topluma ilişkindir, dolayısıyla toplumdaki her eylem politik bir anlam taşır. Herkes aktivist olabilir, sanatçının aktivist olması onun daha önemli olduğu anlamına gelmez. Birçok politik sanatta, ‘öteki’ insanların hayatlarını kullanıyor. Bence bu, oldukça tehlikeli bir sınırı geçmek anlamına geliyor.  Politik sanat yaptığını söyleyen sanatçıların, diğerlerinin hayatını kullanması, gerçek insanlarla sosyal bir deney yapmak gibi. Fakir bir mahalleye gidip, orayı yorumluyor. Sanatçılar bugünlerde çok sık geziyor, ancak her bağlam birbirinden farklı. Yerellikle ve yerel olarak çalışmak oldukça karmaşık konular.”
27 Haziran’a kadar devam edecek olan sergi, aynı zamanda Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim görevlisi olan Başak Şenova’nın hazırladığı bir sergi kitabı da sunuyor. Balat’ta, Plato Yüksek Meslek Okulu’na bağlı olarak işleyen Opal Sanat Merkezi, akşam 20.00’ye kadar açık, pazartesileri ise kapalı.

Related Images:

Share

Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *